7 Aralık 2010 Salı
SOĞANLAR PEMBELEŞİRKEN
daha önce "ben nasıl 'ben' oldum?" sorusuna cevap aramıştım. "ben" olmasaydım, felsefeye ve siyasete böylesine merak salmasaydım "kim" olurdum - ya da daha isabetli ifadesiyle "nasıl" olurdum? söylemek güç, kafamda ne kursam, size ne anlatsam spekülasyondan ibaret olacak. ama "böyle olmasaydım nasıl olurdum?" sorusuna cevap vermek ne kadar güçse, "ne olmak isterdim?" sorusunu yanıtlamak da bir o kadar kolay benim açımdan: aşçı!
evet, aşçı olmak isterdim! yanlış hatırlamıyorsam "büyünce ne olmak istiyorsun?" sorusuna son kez net bir yanıt verebilmem ilkokulun ilk yıllarına denk geliyor. yıllarca kendimden emin bir biçimde "yangıncı" olacağımı söyledim. itfaiyeci olmaktı arzum, ama sanırım "itfaiyeci" kelimesi yabancı (ya da zor) geldiğinden olacak, hayatımın tek tutkulu kariyer hedefinden vazgeçene kadar "yangıncı" kelimesini kullanmayı tercih ettim. neden itfaiyeci olmak istiyordum, kırmızı üniformaları mı çekici gelmişti, "itfaiyeci"nin koşulsuz iyiliği mi, artık hatırlamıyorum. ama amerikalı kadınların itfaiyecileri "en seksi meslek" ilan etmelerinin rolünün pek de büyük olduğunu zannetmiyorum.
ve birgün itfaiyecilik hayalinden öylesine vazgeçiverdim, çocukların hayallerine çoğunlukla yaptığı gibi gömdüm ve unuttum hayalimi. o günden bu güne "büyüyünce" ne olacağım sorulduğunda - kendime ve diğer insanlara - öylesine yanıtlar vermekle geçti çocukluğum, gençliğim. çalıştığım ya da çalışmayı arzuladığım bütün işlerin - benim açımdan - tek çekici yönü "kötünün iyisi", hayal dünyamda her zaman beterin de beterine yer olmasıydı. ta ki yemeğe olan ilgimi aşçılığa dönüştürebileceğim fikri aklıma gelene kadar...
oysa bugünkü aşçılık hayalim, çocukluğumdaki "yangıncı" olma arzusundan bile daha az gerçekçi. (ki "yangıncı" olmaya hayatım boyunca "itfaiyeci"liğe olduğundan çok daha fazla yaklaştım...) bugün zevk için yemek pişiren, yiyen ve konuşan bir çeşit "gurmeliği kendinden menkul" yemekseverim.
iki hafta önce "yunan usulü musakka" yaptığımda yemeğin tarifini internette yayınlamak fikri kafamda beliriverdi. ve böylece "aşçı ben"in yaşayabileceği paralel bir evren olarak "yasadışı yemek tarifleri" doğdu. hemen yemek konusunda paylaşacak bir şeyleri olduğunu düşündüğüm insanları bu yemek tarifleri blogu projesine dahil etmek için çabalamaya başladım. ornella'nın blogun kapsamını yemek tariflerinin yanında hikayelerden tarihe, mekan tanıtımlarından yemek sohbetlerine yemekle ilgili her şeyi içerecek biçimde genişletme önerisi, "yasadışı yemek tarifleri"nin daha doğmadan dönüşmesine yol açtı.
şimdilik "yemek asla sadece yemek değildir" diyen üç yazar (gand, ornella ve ben), yemekle ilgili her şeyden bahsetmek için yola çıktık, muhtemelen birkaç kişi daha önümüzdeki günlerde aramıza katılacak. proje "yemekle ilgili söyleyecek sözüm var" diyen insanların katılımına açık.
"yasadışı yemek tarifleri" şu an boş bir alan, ama biz o alanda yemek tarifleri ekip, yemek muhabbetleri biçip, yemek kültürü toplamayı arzuluyoruz.
uzun lafın kısası yazmak ve okumak isteyen herkesi bekleriz...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
hadi hayırlı olsun, merakla bekliyorum valla yemek tariflerini :)
yalnız, yazı karakteri ve fon rengi göz yorucu. biraz rötuş lazım.
bir şekilde başlasın, nasıl olsa arkası gelir mantığı dolayısıyla blog bu görüntüye sahip, zamanla değişip düzene oturacak herhalde.
Çok güzel yerim. Dayı bilir. Merak ediyorum şimdiden.
Ege
Paylaşımlarınız harika ilgiyle takip ediyorum. Başarılar.
http://www.remtamutfak.com - Çay Kazanı - Çay Makinaları - Semaver - Tasarruflu Çay Makinesi - Döner Makinası - Tost Makinesi - Fritöz - ızgara - meyve suyu soğutucusu - portakal sıkma makinesi - Sıcak Çikolata Makinesi - Waffle Makinesi - Portakal Sıkacağı - Çorba Kazanı - Kahve Makinesi - Su - Süt Otomatı - Sosis Makinesi - Krep Makinası
Yorum Gönder